24 Temmuz 2014 Perşembe

RKBT BLOGTUR 2. Gün || DENİSE HAMİLTON - "HASAR KONTROL" || YAZAR HAKKINDA - KİTAPLARI



DENISE HAMILTON Hakkında
Denise Hamilton kitaplarıyla önemli ödüllere aday olmuş, birçoğunu da kazanmıştır. Los Angeles Times ve Boston Globe gibi önemli yayın organları tarafından hakkında övgüyle bahsedilen Hamilton, aynı zamanda ödüllü gazetecidir.
Bosna Savaşı sırasında Yugoslovya'da öğretmen olarak görev yapan Hamilton, aldığı çeşitli hibeler ve burslarla New York Üniversitesi'nin Institute for War,Peace, Reporting (Savaş, Barış, Gazetecilik Enstitüsü) ve Washington kaynaklı Search For Common Ground'da (Ortak Payda Arayışı) danışmanlık yapmıştır. 
Yazar eşi ve iki çocuğuyla birlikte Los Angeles'ta yaşamaktadır.

Kitapları

The Jasmine Trade (Eve Diamond Mystery#1)
Sugar Skull (Eve Diamond Mystery#2)
Last Lullaby (Eve Diamond Mystery#3)
Savage Garden (Eve Diamond Mystery#4) (Tr. Kaçış Yok)
Prisoner Memory (Eve Diamond Mystery#5)
The Last Embrace
Los Angeles Noir
Los Angeles Noir 2
Damage Control (Tr. Hasar Kontrol)


23 Temmuz 2014 Çarşamba

RKBT 1. Gün || DENİSE HAMİLTON - "HASAR KONTROL" || YORUM - ÇEKİLİŞ

 
Orjinal Adı:  Damage Control
Seri Bilgisi: -
Goodreads Puanı: 3.57
Türkçe Yayın: MartıYayınları
Çevirmen: Murat Sağlam
Türü: Suç, Gizem, Gerilim

Yorum

Yeni bir kitapla ve yeni bir turla daha sizlerleyim. Bu turumuzun konuğu Martı Yayınlarından çıkmış olan Denise Hamilton – Hasar Kontrol oldu.
Tanıtım bülteninde konusu ve ismiyle dikkatimi çekti. Hasar Kontrol gizem, psikolojik/politik, gerilim, aksiyon gibi türlerin harmanlandığı bir roman. Giriş Maggie’nin gençliğinden(16 yaş) bir sahne ile başlıyor. Sonra bir zaman atlamasıyla günümüze dönüyor. Prologdan karakterin geçmişinde bir şeyler olduğunu hissediyorsunuz ve ara ara geçmişe gitmesi, olanları yavaş yavaş anlatması nedeniyle merak faktörünü yüksek tutuyor. Günümüzde Maggie artık 33 yaşında ve profesyonel bir hasar kontrolcü. Yani sporcusundan siyasetçisine kadar ünlü, zengin insanların ortaya çıkmasını istemediği sırlarını, skandallarını örtbas eden ya da aleyhlerine olan durumları mümkün olduğunca yasal bir şekilde onların lehine çeviren bir şirkette çalışıyor. Oldukça stresli bir işi var ve borçları yüzünden çalışmaya da mecbur. Yeni işi, 16 yaşının idolü, rüya ailesi ancak bilmediğimiz bir sebeple yabancılaştığı ailenin babası olan Senatör Paxton’dur. Senatörün bir kadın çalışanı öldürülmüştür ve siyasi kariyeri tehlikededir. Maggie bir profesyonel olarak hasarı minimumda tutmaya çalışırken bir çok şeyin göründüğü gibi olmadığını fark etmekte ve kime güveneceğini bilemediğinden işini yapmakta zorlamaktadır. Diğer yandan da Senatörün kızı Annabelle ile olan arkadaşlıklarının kopmasının nedenlerini de sorgulamaktadır. 

Kitabın kurgusu oldukça sağlam, basit bir cinayet ya da ihanet öyküsünden daha derin ve karmaşık, karakterleri de gerçekçiydi. Yazarın anlatım tarzı hoşuma gitti. Bilindik diyebileceğimiz bir konuyu işlemiş olmasına rağmen olay örgüsüyle, karakterlerinin profilleriyle bir şekilde farklılaştırmış. Yer yer yavaş, yer yer de hızlı bir tempoyla kitabını okutturuyor. Yazarın anladığım kadarıyla bir koku takıntısı mevcut. Bunu karakteri Maggie’ye de yansıtmış. Ancak bu boş bir yansıtma olmamış bir yerde kurguya oturtmuş kilit bir nokta haline getirmiş. Olayların karmaşıklığı, Maggie’nin aileyle olan ilişkisi, işi ve aile arasında sadakati konusunda çelişkileri kesinlikle iyi işlenmişti. Romatizm yanı çok yoğun işlenmemiş ama hiç olmasa da olurmuş. Ayrıca yazarımız oldukça ketum, ser veriyor sır vermiyor. Sonunu bir türlü tahmin edemedim, büyük bir sürpriz olarak karşıma çıktı. Benim için oldukça keyifli bir okuma oldu, Martı Yayınlarına teşekkür ediyorum ve yazarın diğer kitaplarını da yayınlamalarını temenni ediyorum (Eve Diamond serisini çok merak ettim :) )

Değerlendirmem


5 üzerinden



****

Hafızanı zorla,
gerçek orada gizli

Maggie Silver, önemli müşterilere sahip bir halkla ilişkiler şirketinde başarılı olmak için elinden geleni yapmaktadır. Ancak karşısına hiç ummadığı bir müşteri çıktığında işler karışır. Henry Paxton, Güney Kaliforniyanın önemli bir devlet adamı olmasının yanı sıra, Maggienin lisedeki en yakın arkadaşı Annabellein de babasıdır.

Paxtonın yardımcılarından birinin şüpheli ölümüyle başlayan skandallar zincirini örtbas etmekle görevlendirilen Maggie, yıllar sonra tekrar bu ailenin sırlarla dolu hayatına müdahil olur. Genç kadın, bir yandan lise yıllarında Annabellele arkadaşlıklarını bitiren anılarının istilasına uğrarken, diğer yandan uzun zaman önce zihninde yer etmiş bir parfüm kokusuyla sırlar kapısının anahtarına ulaşacaktır.

Hasar Kontrol heyecan ve gerilim yüklü kurgusuyla birlikte, arkadaşlık bağları ve insanın skandallara olan dinmek bilmeyen merakını irdeleyen sürükleyici bir kitap.
 

 



Çekiliş için;



 
Takvim



12 Temmuz 2014 Cumartesi

RKBT 3. Gün || Hakan Yaman "Romancı" || YORUM





Yorumum


“Romancı” bildiğiniz “romancılara” benzemiyor. Öncelikle bir alışma süreci gerekiyor, gerek diline gerekse ruh haline, konudan sapmalarına…
Alıştıktan sonra -ki bu da aşağı yukarı iki bölüm etti benim için- akıcı, merak ettiren bir tarzda ilerliyor. Duygusal anlamda çok katmanlı, ne ararsanız var cinsinden. 
 Ayrıca mekanlarda bir çoğumuzun bildiği, gezdiği, gördüğü yerler. Mekanların bilindikliği kurguya biraz daha gerçeklik hissi veriyor.
“Romancı” kurgunun ta kendisi, kitabın öznesi. Daha en baştan "iki kişi öldürdüm" le başlıyor ve sonrasında 
itiraflarına devam ediyor. Anlattıkça ruhsal gelgitleri olan entellektüel bir karakterle karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz. Üstün bir edebiyat olgusuna kafayı takmış, hayatı başarısızlıkla dolu bir yazar, romancı. 
Down sendromlu kız kardeşi belki de hayatındaki tek aydınlık. Geri kalanı gri ve siyah alanlardan oluşuyor.
Başta iki kişi öldürdüm demesine rağmen bir türlü kimi öldürdüğünü neden öldürdüğü söylemiyor. Öncelikle kendini bu yola sürükleyen olayları anlatmayı tercih ediyor. Bir nevi günah çıkarma gibi. 
Gizemli birinin -nedense bir kadın olmasını tercih ediyor- kendisine zarflar içinde kartpostallar bırakmasıyla ilginç bir bulmacanın peşinden sürükleniyor ve her seferinde edebiyatın içerisinde kayboluyor. 
Bir de Zahide ile olan ilişkisi var. Dünya görüşüne tamamen zıt bir ilişki. 
AyrıcaTuğrul Güler var. O da romancının hayatındaki dönüm noktalarından biri.
Kitapta bol bol edebiyat var. Her anlattığına uygun bir edebi eser veya duruma uygun bir yazar var.  Edebiyattaki yozlaşmışlıktan, ilişkilerdeki -hayatın her adımındaki- çelişik durumlara varana kadar bir çok şeyi kitapta bulabilirsiniz. Ancak şunu da belirtmeliyim. Hiç kolay bir kitap değil. Çerez niyetine okuyayım diyebileceğiniz bir kitap hiç değil. Bir yerden sonra kitabı bırakmakla sonuna varmak arasında ince bir çizgi olduğunu farkedeceksiniz. 
Bunu bilerek başlamanızı, yazarın okuyucuyu kitabı bırakmaya kışkırttığı yerleri :D :D pek de dikkate almamanızı öneririm. 


Değerlendirmem


5 üzerinden




***




İntihar öncesi, kısa bir veda notu yazmak âdettendir; bense arkamda koca bir roman bırakıyorum. Ölümü neden seçtiğimi birkaç satırda anlatmayı beceremediğim için değil, giderken bile hâlâ anlatacak çok şeyim olduğu için yapıyorum bunu. 

Önceki romanlarımı okumadıysan da olur, ama bunu mutlaka oku, olur mu sevgili okur? Bu romanda ilk kez gerçekleri anlatıyorum sana, ilk kez yalan söylemiyorum. Zaten sen de kurgudan çok gerçek yaşam öykülerini seversin, bilirim. Dehşetle okuduğun felaketlerin kendi başına gelmeyişinden duyduğun gizli hazzı kendine saklar, sonra içinden sessiz dualar edersin. Yine aynısını yap, yap ama senden küçük bir ricam var. Bu romanı eline her aldığında Naz'ı, Zahide'yi ve onların uzak, renkli hayallerini hatırlamanı istiyorum senden; beni hiç hatırlamasan da olur. Hatta unut beni, unut, sevgili okur.

11 Temmuz 2014 Cuma

RKBT 2. Gün || Hakan Yaman "Romancı" || Yazar Hayatı ve Romanları - Çekiliş

HAKAN YAMAN - ÖZGEÇMİŞ
Hakan Yaman, 1963 yılında İstanbul'da doğdu. 1988'de Marmara Üniversitesi, Yabancı Diller - İngilizce bölümünü bitirdi. 1985 – 1990 yılları arasında henüz yayımlanmamış öyküler yazdı. 2000 yılında başlayıp altı yılda bitirdiği ilk romanı İsrafil'in Kanatları, 2007 yılında yayımlandı. Bir yıl sonra çıkan Fotoğraftaki Kadın adlı romanıyla 2009 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandı. 19. yüzyılda İzmir'in levanten dünyasında geçen bir aşk ve ihanet öyküsünü kaleme aldığı Güz Kokulu Günahlar, 2011’de yayımlandı. Bir romancının itiraflarıyla şekillenen yeni romanı Romancı, Mart 2014'de çıktı



ROMANLARI




Romancı



İntihar öncesi, kısa bir veda notu yazmak âdettendir; bense arkamda koca bir roman bırakıyorum. Ölümü neden seçtiğimi birkaç satırda anlatmayı beceremediğim için değil, giderken bile hâlâ anlatacak çok şeyim olduğu için yapıyorum bunu. 
Önceki romanlarımı okumadıysan da olur, ama bunu mutlaka oku, olur mu sevgili okur? Bu romanda ilk kez gerçekleri anlatıyorum sana, ilk kez yalan söylemiyorum. Zaten sen de kurgudan çok gerçek yaşam öykülerini seversin, bilirim. Dehşetle okuduğun felaketlerin kendi başına gelmeyişinden duyduğun gizli hazzı kendine saklar, sonra içinden sessiz dualar edersin. Yine aynısını yap, yap ama senden küçük bir ricam var. Bu romanı eline her aldığında Naz’ı, Zahide’yi ve onların uzak, renkli hayallerini hatırlamanı istiyorum senden; beni hiç hatırlamasan da olur. Hatta unut beni, unut, sevgili okur?

Ön Okuma için tık tık



Güz Kokulu Günahlar


 19. yüzyılda, İzmir’in Levanten hayatında iz bırakan bir aşk ve ihanet öyküsü…
Hakan Yaman yeni romanı Güz Kokulu Günahlar’da, okuru 1870’lerin İzmir’ine, bir grup İtalyan kökenli Levanten’in çıktığı sıra dışı yolculuğa ve bir günlüğün sayfaları arasına götürüyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş belirtilerinin çok uzağındaki bu insanların aşk, kıskançlık, ihanet ve intikam duygularıyla dolu serüvenleri, Ege dekorunda geçen bir İtalyan operası gibi etkileyici bir üslup ve muhteşem bir kurguyla anlatılıyor.

“Tanrım! Arkasından kim bilir neler söylemişlerdi bu rezaleti duyan düşmanları. Sen öyle kurumla dolaş bakalım dünyaları ben yarattım diye Alfredo Vitelli, demişlerdi içlerinden.
Karını, en yakın dostun...
Aman Tanrım bu olamaz.
Rüya bu, kâbus…
Evet, bir kâbus bu…
Bu düşünceler beni boğacak. Kaç kişi biliyor acaba bu rezaleti? Kaç kişi?”

Yedi kutsal kilise, üç günahkâr insan ve bir kararsız kurşun…

Roman Özeti

“Güz Kokulu Günahlar” 19. Yüzyılda İzmir’in Levanten dünyasında geçen bir aşk ve ihanet öyküsü.
İzmir’in ünlü İtalyan kökenli Levanten ailelerinden birinin üyesi olan Alfredo Vitelli ile karısı İsabella dostlarıyla (bir Fransız arkeolog, yardımcısı, Alfredo’nun ortağı Lorenzo Canto ve karısı Veronica, İsabella’nın en yakın dostu Beatrice ile kocası Antonio, Nicolo Paradisi ve Fransız kız arkadaşı Josephine, şair Luca ile İspanyol sevgilisi Gabriella ve peder Francesco d’Antonio Fornetti) birlikte İncil’in Vahiy Kitabı’nda adı geçen Yedi Kiliselere bir gezi düzenlerler.

Devamı için tık tık 




Fotoğraftaki Kadın



Fotoğraftaki Kadın, uzak ama tutkulu bir aşkın romanı. Tesadüfen fotoğrafını çektiği kadına âşık olan Suphi’nin şehrin loş sokaklarında sabırla fotoğraftaki sevgilisini arayışının, içinde özenle sakladığı umudun yitip gitmemesi için çabalayışının hikâyesi.

"Sürekli ağlıyordum odamda. O zamana kadar hiç ağlamadığım kadar. Yıllarca biriktirdiklerimi bir seferde ağlıyor gibi… Sağanak olmuştu hüzünlerim, içime içime yağıyordu. Ve sanki bu dünyada sadece ben ağlıyordum. Bu işte de yalnız kalmıştım sanki. Herkes ağlasın istiyordum. O soğuk karanlık gecelerde yalnız başıma pencerenin önüne geçip yaşlı gözlerle yağmuru beklerken benimle birlikte etrafımdaki tüm insanlar ve cansız öteberi de ağlasın istiyordum. Keşke ılık bir yağmur yağsa, siyah sokaklara, tozlu çatılara, kaldırımlara, sokak lambalarına ılık bir sonbahar yağmuru yağsa diyordum içimden keşke… Keşke sokak lambaları bile ağlasa…"

Roman Özet

Suphi amatör fotoğrafçıdır. Günün birinde tesadüfen fotoğrafını çektiği bir kadına âşık olur. Ancak fotoğrafı çektikten hemen sonra kadını gözden kaybeder. Fotoğraftaki Kadın kalabalığa karışıp kaybolmuştur. 

“Fotoğraftaki Kadın”, romanın kahramanı Suphi’nin İstanbul’un dört bir yanında ‘foto sevgilisi’ni arayışının öyküsüdür. Suphi bir yandan kadını ararken bir yandan da şehrin ortasında define bulup zengin olma hayali peşinde koşan Şahbender dayısıyla uğraşır. 

Devamı için tık tık




İsrafil'in Kanatları


"Ondan sonra vaki oldu ki, Kalem'e yaz dedi. Ve O'nun Kalem'i bunları anlaşılmaz yazdı. İnananlara ant olsun ki yerde ve gökte gizli olan ne varsa buraya yazıldı."
Kuzguncuk... Dillerin, dinlerin ve insanların sevgiyle bir arada yaşayabildiği 1950'ler... Kayıp bir kitabın izini süren Raffi, David, Teodor ve Ömer... Uzun geceler, ucuz şarap ve felsefe sohbetleri...
Ve, başka ama yine bize ait zamanlar... Sırp köle Miloş'un Osmanlı'ya vezir olduğu günler... Fransız seyyahlar, büyücü paşalar, din adamları...
Acaba bütün sırlar bir kitaba gizlenmiş olabilir mi? Tanrı'nın kâinata yayılan ve belki de hâlâ kulaklarımızda çınlayıp da bizim anlayamadığımız, o en eski dille yazılmış kayıp bir kitap...



Roman Özet

Roman, Ömer’in lise yıllarında yazdığı bir kompozisyonla başlar. Kompozisyon, Ömer’in dedesinden dinlediği esrarengiz bir romanla ilgilidir. Buradan sonra olaylar iki ayrı tarihi düzlemde gelişir.

Paralel anlatının bir bölümü 1950’lerde, Boğaz’daki küçük semtlerden biri olan Kuzguncuk’ta, diğeri, on dokuzuncu yüzyılda, Sultan I. Mahmud devrinde geçer. 

David, Ömer, Raffi ve Teodor üniversitede felsefe bölümünde okuyan dört arkadaştır. Farklı inançlara sahip bu dört gençten David Musevi, Raffi Ermeni, Teodor Rum kökenlidir. Ömer tanrıtanımazsa da anlatıda Müslümanlığı temsil eder. 

devamı için tık tık


ve Çekiliş....
Blog ve facebook sayfamızdaki çekilişimize katılarak şansınızı arttırabilirsiniz.
 












3 Temmuz 2014 Perşembe

Gregg Rosenblum - Devrim 19 [YORUM]


Orjinal Adı:  Revolution 19
Seri Bilgisi: Revolution 19 #1
Goodreads Puanı: 3.24
Türkçe Yayın: Elf Yayınları
Çevirmen: İnci Nazlı
Türü: Bilimkurgu-distopya


Yorum

Distopya tarzındaki kitapları seviyorum. Hemen beni kendilerine çekiyorlar. Blogumun bu seferki konuğu distopya türünde Elf Yayınlarından çıkmış olan Devrim 19 oldu. Robotların hakim olduğu bir dünya olunca hemen ilgimi çekti. 
Konusu insan ürünü robotların isyan etmesi ve insanları köleleştirmesine dayanıyor. Şahsen teknolojinin gidişatı ve gelecek, bizi bekleyenler anlamında soru işareti yaratıyor. Yazar anladığım kadarıyla oyunu böyle bir gelecekten yana kullanarak, benim gibi terminatör filmleri hayranı olan  kesimin dikkatini çekmeyi hedeflemiş. Bu arada yazarın ilk kitabıymış. Bu gözle bakınca gayet güzel bir çalışma çıkarmış.
Biraz da konusundan bahsedeyim, robotlar bilinçlenerek onları yaratan insanların birbirlerini öldürmelerine engel olmak için isyan ederek insanları öldürmeye başlarlar. Ne ironi değil mi? Neyse efendim bazılarını bırakır, bazılarını ise bırakmazlar.
Kitabın girişi de böyle bir durumla başlar. Aradan yıllar geçer. Kurtulan insanlar kendi köylerini oluştururken bir yandan da robotların yeniden geleceği korkusunu da üzerinde taşırlar. Boşuna da değildir bu korku. Kahramanlarımız olan Nick, Kevin ve Cass devrimden sağ kurtulmuş bir ailenin çocuklarıdır. Teknoloji hastası olan Kevin bir şekilde robotları üzerlerine çeker ve köyleri darmadağın olur. Aileleri robotların eline geçen çocuklar onları kurtarmak için robotların hüküm sürdüğü, insanların köleleştirilip öldürüldüğü Şehir'e gitmeye karar verirler. Bundan sonrası robotların dünyasında varolma savaşıdır artık...
Türünün en iyisi demek çok iddialı olur ama başlangıç için gayet iyi olduğu düşünüyorum. Aksiyonlu bir kitap ve keyif verici şekilde akıcı. Ancak asıl aksiyonun devam kitaplarında olacağını düşünüyorum ve merakla bekliyorum.

Değerlendirmem

3.5 Umut Vaat Ediyor :)




***


Yirmi yıl önce savaşlarımızda mücadele etmeleri için tasarlanmış robotlar savaş alanını terk etti. Ardından silahlarını bize çevirdiler. Sadece bir avuç insan 2071 robot devriminden kaçabildi. Ormandaki gizli bir insan topluluğunda aileleriyle birlikte yaşayan Kevin, Nick ve Cass şanslı olanlar arasındalar. Ancak daha sonra onların köyü de tespit edildi ve kaçmayı başarmış insanlarsa robotlar tarafından ele geçirildi. Ailelerini yitirmiş olan bu gençler, hayatta kalan insanları kurtarmak için en büyük düşmanları tarafından yönetilen şehre sızarak her şeyi riske attılar. Devrim 19, diğerlerinden farklı bir sinematik gerilim. Dinamik karakter rolleriyle büyük ses getiren yapıt, aksiyon, dram, gizem ve romantizme kısaca genç okurların istediği her şeye sahip. Kaçırılmaması gerekilen bu sürükleyici hikaye, Gregg Rosenblum'ın ilk romanı.



1 Temmuz 2014 Salı

Vefa Enver - Sana Aşık Değilim [YORUM]



 
 
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Yıl: 2014
Türü: Günümüz Romantik
 
Yorum
 
Yeni bir kitabı bitirmenin keyfi ile geçtim bilgisayarın başına. Vefa Enver'in Sana Aşık Değilim'i tazecik bitti ve şimdi de blogda.
Vefa Enver kitapları ile bu sene başında tanıştım. Öncelikle romantik komedi tarzında olan "Çocukta Yapamadım Kariyer de" serisi ile tanışmıştım. Gerçekten de oldukça eğlenceliydiler. 
Bu sefe daha farklı bir tarzda yazılmış kitapla karşımızda.Daha tutkulu, daha cesur ve daha ateşli... 
Yani kırmızıyı hak ediyor. :) :)
Ufaktan konusundan bahsedersek, intikam soğuk yenen bir yemektir sözünü doğrularcasına Kenan kendince bir hesabı kapar. Ancak bu hesap oldukça yıkıcı olacaktır. Düşman olarak bildiği bir adamın ölümüne sebep olur.  Aynı zamanda eşinin mahvına ve o zamanlar 13 yaşındaki küçük kızının da dünyasının yıkılmasına..
Aradan yıllar geçer küçük kız, büyür ama kinle, nefretle...
Ailesini darmadağın eden adamdan aynı kendisi gibi intikam almak ister. Ancak hesaba katmadığı birşey vardır, onu tanıdıkça nefretten aşkın filizleneceğidir.
 
Sanki biraz klasik türk filmlerine benziyor değil mi??
Evet ama Vefa Hanım bir şekilde bunu farklı kılmış daha bir özelleştirmiş.
Kullanmış olduğu cümleler, karakterlerinin duygu ve düşüncelerini ifade edişi bence gayet iyiydi. Hatta Lal'in nefretini, intikam alma duygusunu o kadar güzel anlatıyor ki, sanki Lal'in o halleri gözümün önünde canlandı.
Ayrıca bu kitapla birlikte yazarın kaleminin biraz daha kuvvetlendiğini söyleyebilirim.
Kenan'ın aşırı sahipleniciliği ve aşırı kendine güvenli olmasından yer yer hazzetmediysem de yine de cool bir tip olarak gördüm. 
Hatta Kenan için birini buldum :) :) Mavi gözlü değil ama karakteristik geldi bana :) :)



Kitapla ilgili tek handikapım, gerçekleri öğrendiğinde Kenan'ın kasırga gibi eseceğini düşünürken kolayca kabullenişi oldu.  O Kenan ki dedim Lal'i cidden lale çevircek ama olmadı. Birden herşey oldu bittiye geldi gibi. Hani mutlu son yine olsun ama o kadar kolay olmasın dilerdim.
Bu küçük handikap dışında keyifle okuduğum bir kitap oldu. Dün başlayıp bu akşam bitirdim o kadar akıcı  Daha da kısa sürebilirdi ama çalışan bir anneyim ne yapalım :) :)

Değerlendirmem
 
4- Ortalamanın oldukça üstündeydi, keyif aldım


****


Aşk ile nefret arasındaki çizgi hiç bu kadar ince olmamıştı… 

Kenan geçmişteki bir hesaplaşmayı sonlandırmak için her nefesinde intikam hırsıyla bilenmiş bir erkektir. Sonunda amacına ulaştığında yıktığı başka hayatlar da olacaktır.

Lal küçük dünyasında büyük hayalleri olan masum bir kız çocuğudur. Babasının ani ölümü ile her şeyini kaybeder ve ülkesini terk etmek zorunda kalır. Ama bir gün geri dönüp babasının katilinden intikam alacağına dair yemin eder.

Yıllar sonra Kenan, büyüleyici güzellikte genç bir kadın olarak karşısına çıkan Lal’e gördüğü an vurulur. Ancak onun kim olduğuna dair en ufak bir fikri bile yoktur.

Kalpleri kin ve öfke ile dolu bu ikilinin planlarına dâhil etmedikleri, hayatlarında olmasına ihtimal vermedikleri tek bir şey vardır: 
AŞK.

Geçmişin karanlık gölgeleri ile yüzleşirken, hangisinin daha güçlü olduğuna karar vermek zorunda kalırlar.

Aşk mı, nefret mi?