24 Kasım 2013 Pazar

RKBT 3. Gün || HAKAN GÜNDAY "DAHA" || YORUM ||


TANITIM

Siz bu cümleyi okurken, bir yerlerde insanlar, ülkelerindeki savaş, açlık ve yoksulluktan kaçmak için sonu zifiri bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyor. Ancak bu hikâye o kaçak göçmenlerle değil, onları kaçıranlardan biriyle ilgili. Adı Gazâ. Babası bir insan kaçakçısı, Gazâ da onun çırağı. Henüz 9 yaşında. Yani, hayata ve insana dair, öğrenmemesi gereken ne varsa, hepsini öğrenecek yaşta.

"Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiyedir. Hangisinden hangisini çıkarınca geriye Türkiye kalır, bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye kadar, ondan eminim. Ve biz orada yaşıyorduk. Her gün politikacıların televizyonlara çıkıp jeopolitik öneminden söz ettiği bir ülkede. Önceleri çözemezdim ne anlama geldiğini. Meğer jeopolitik önem, içi kapkaranlık ve farları fal taşı gibi otobüslerin, sırf yol üstünde diye, gecenin ortasında mola verdiği kırık dökük bir binanın ada ve parsel numaralarıyla yapılan çıkar hesapları demekmiş. 1.565 km uzunluğunda koca bir Boğaz Köprüsü anlamına geliyormuş. Ülkede yaşayanların boğazlarının içinden geçen dev bir köprü. Çıplak ayağı Doğuda, ayakkabılı olanı Batıda ve üzerinden yasadışı ne varsa geçip giden, yaşlı bir köprü. Kursağımızdan geçiyordu hepsi. Özellikle de, kaçak denilen insanlar… Elimizden geleni yapıyorduk... Boğazımıza takılmasınlar diye. Yutkunup gönderiyorduk hepsini. Nereye gideceklerse oraya… Sınırdan sınıra ticaret… Duvardan duvara…"

YORUM

Bazen olur ya bir kitaba denk gelirsiniz, güvenli dünyanızda asla görmek istemediklerinizi önünüze serer, içinizi kanatır ama bir türlü elinizden bırakamazsınız. Çünkü inanmak istemeseniz de bir yerlerde yaşandığını bildiğiniz gerçekleri anlatır. Anlatımı o kadar güçlü, ve akıcıdır ki sayfalar birbiri ardına çevrilir gider.
"Daha" da benim için o kitaplardan biri oldu. 
Kahramanımız Gaza, insan kaçakçılığı yapan bir çete üyesi olan Ahad'ın oğlu. Henüz 9 yaşındayken babasına çıraklık yapmaya başlıyor, istemeden. 9 yaşında pırıl pırıl, oldukça zeki... Okudukça bu dünyanın işleyişini öğreniyoruz, bir yandan da Gaza'nın yavaş yavaş tükenişini ve insanlıktan çıkışını... (Sahi insanlık dediğiniz ne ki? Kitap boyunca sıklıkla sorgulayacağınıza eminim.) 
Kendine bir garip ülke kuruyor. Gaza başkanı, vatandaşları ise kaçaklar. Kitaba adını veren, "daha" dan başka türkçe kelime bilmeyen kaçak göçmenler... (bu arada babasının adı ve kitabın adı arasındaki ilişkiyi farkettiniz mi?) Üzerlerinde ilginç sosyal! deneyler yapıyor. Gaza'yı artık bir kurban olarak görmekten vazgeçiyorsunuz, dişlinin çarklarından biri olarak görmeye başlıyorsunuz.
Gaza'nın kırılma noktaları çok fazla, ama belli başlıları annesiz bir çocukluk ve babası, yaşadığı istismar, vicdan azabı ve geçirdikleri kaza. 
Bundan sonrası parçalanmış bir ruhun toparlanmak için yaşadıkları, kendiyle hesaplaşması. En nihayetinde tekrardan kurban kumaşına büründüğünü izliyorsunuz. 
Kesinlikle içinizi acıtacak emin olabilirsiniz.

Hakan Günday'ın ilk okuduğum kitabı oldu. Cidden sağlam bir kalem, ustalıkla kurguladığı hikayesi, çarpıcı konusu ve anlatımıyla okuyucusuna  çok "DAHA"sını vaadettiğini düşünüyorum. 

Değerlendirmem


4-Ortalamanın oldukça üstündeydi, keyif aldım



hoşçakalın, sevgiyle kalın...
Çiğdem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder